Ülkemizde her yıl Eylül ayında başta Kırşehir olmak üzere diğer illerde de Ahilik Haftası kutlamaları yapılır. Ahiliği hep merak etmişimdir. Sağ olsun benim de gönüllüsü olduğum Müteşebbis Gelişim Vakfı MESVAK’ın başkanı Nurettin Konaklı bana iş insanı Yaşar Tükek’in yazdığı “Ahiliğin Günümüzde Uygulanması Mutlu Aile Başarılı Bireyler kitabını hediye ettiğinde, bu güzide eseri merakla ve heyecanla bir solukta okudum. Kitaptan anladığım, istifade ettiğim, kendim için amatörce derlediğim bilgileri sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Ahiliğin iş hayatında dürüstlüğü esas alan erdemli varlığını, çağdaş yöntemlerle hayatımıza katmak isteyen bu kitap insanlara yurttaşlık bilinci kazandırmak, insanların farklı inanç ve kimliklerle iç içe saygın şekilde yaşamasını amaçlamaktadır. Aynı zamanda; insanların önemli bir görevi de sürekli kendini geliştirerek ahlaklı, sorumluluk sahibi, yeniliklere açık olarak yetişmektir. Kitap Avrupa, Amerika, Japonya’da kendi meslek dallarında başarılı olmuş 500 insanın takip edilmesi, huy ve alışkanlıklarının tespit edilmesi ve bunların aktarılması şeklinde hazırlanmıştır. Ahilik ilke merkezli yaşam projesinin sloganı: “Yolumuz ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.”
Başarılı ve mutlu olmanın, sevilmenin, saygı görmenin başında tebessümlü beden duruşu, güzel konuşma ve iletişim, karşıdakine saygı gelmektedir. Güzel konuşma ve iletişimin prensipleri; ses tonu, kelimelerin seçimi, dinlemek ve anlamak, elde edilen fikri ve espriyi yapıcı bir şekilde ifade etmek, kuvvet ve kudrettir. İletişimin anahtarı “önce anlamaya sonra anlaşılmaya çalış” ilkesidir.
İletişimde amaç; kişiler arası olabildiğince az sürtüşme yaşayarak, sorunları kavgaya dönüştürmeden çözebilmek; acı yerine mutluluk, kin yerine hoşgörü, nefret yerine sevginin hâkim olduğu bir aile ve toplum meydana getirmektir. İnsanları dinlerken umursamalı, dikkatle ve empatiyle dinlemeliyiz. Yaşamak için iki önemli ihtiyacımız vardır. Öncelikli ihtiyacımız fiziksel olanlardır yemek içmek uyumak gibi. Diğeri ise psikolojik ihtiyaçlarımızdır; güvende olmak ve duygusal dokunuşlar gibi. Bebekliğimizde ana kucağında yaşadığımız güvenli ve sıcak ilişki, hayatımızın ilerleyen safhalarında da ihtiyacımız olan sevgidir. İlerleyen yaşlarda sevgi; karşımızdaki tarafından anlaşılmak, onaylanmak, takdir edilmek şeklinde görülmektedir.
Toplum düzenini sağlamanın en önemli koşulu, insanlar arası iletişimin güçlü kurulmasıdır. İletişimin en güçlü silahı olan sevginin üç kuralı vardır: Dışlamak yerine kabullenmek, Yargılamak yerine anlamak ve Reddetmek yerine dahil etmektir.
İş dünyasında başarı da güçlü iletişimden geçer. İnsanların düşüncesini değiştirmek bir problemi çözmenin en zor yollarından biridir. Bunun yerine karşıdakinin düşüncesini onaylayarak stratejik iletişim kurmalı ve daha sonra kendi fikrimizi söylemeliyiz. Güven ve sevgi üzerine kurulmuş ilişkilerde küçük ve nazik hareketler çok önemli etki yapar. Bu sebeple aynı zamanda her kelime ölçülerek kullanılmalıdır. En iyi niyetlerin bile yanlış anlaşılabileceği unutulmamalıdır.
Takdir etmek ve teşekkür etmek gönül alıcıdır, aile içinde değerlendirilmesi gereken eylemlerdir. Problemli bir durumda işveren çalışanına önce iyi yaptığı bir işi söylemeli ve arkasından bir hatası varsa, o çalışana yakışmadığını belirtip gerekli ikazı yapmalıdır. Eleştiri ve çatışmacı bir dil sorunu daha da büyütecektir. İletişim uzmanları iletişimde; sözlerin %10, ses tonunun %30 ve vücut dilinin %60 etkisi olduğunu savunmaktadır. İletişim kurarken göz teması kurulmalıdır.
Aile dünya üzerindeki en önemli, en temel organizasyon ve toplumun gerçek yapı taşıdır. Aile olmadan hiçbir toplum ayakta kalamaz ve hiçbir kurum onun temel amacını yerine getiremez. Bir toplumu bozmak veya iyileştirmek için aile kadar etkili başka bir vizyon yoktur. O yüzden sağlam bir aile vizyonu oluşturulmalıdır. Aile içi iletişime önem verilmelidir. Anne ve baba çocuğun bulunduğu ortamlarda; sinirli somurtkan tutumlardan kaçınmalı, uzlaşmacı bir tavır sergilenmeli, aileyi ilgilendiren konularda birlikte karar alınmalı, sohbet ortamı yaratacak uğraşlarda bulunulmalıdır.
Çocuk anne ve babadan gördüğü davranışları taklit ettiği için çocuğun gelişmesinde bu durumlar birinci derecede etkilidir. İnsanda kişilik bilincinin %80’i 3 yaşına kadar, geri kalan %20’lik kısmının da büyük bölümü 6 yaşına kadar oluşur. Küçük yaşta edinilen bilgiler görüşlerimizin temelini oluşturur. Korku temelli öğretme yöntemi yerine olumlu paradigma değişikliği yaparak sevgi temelli öğretme yöntemi uygulanmalıdır. Korku temelli öğretmede çocuk inatlaşır ve bildiğini okumaya devam eder veya korku etkisi kalkınca eski haline döner. (Devamı gelecek yazıda)
Mutlu olmayı başaran insanlar hayatta yaşadıklarına farklı bir pencereden bakmayı başarabilenlerdir. Bu pencere olumluluk penceresidir. Mutsuz olanlar ise olumsuz pencereden bakanlardır. Olumlu düşünen insanlar; kendi özlerini bulan, kendi kararlarını verebilen, yaşamlarını kurabilen, bağımsız ve özgür insan olmanın kendilerini daha mutlu yapacağının bilincinde olan insanlardır. Her insanda iyi ve kötü huylar vardır. İnsan olmaktan amaç; aldığımız eğitim ışığında iyi ve kötü huyları birbirinden ayırmak ve iyiyi uygulamak, kötü huyları yapmaktan sakınmaktır.
Kalıcı mutluluğun temelinde sevgi, saygı, sabır, adalet, çalışkanlık gibi ilkeler yatar. Diğerinde ise tam tersine sevgisizlik, saygısızlık, sabırsızlık, adaletsizlik, tembellik gibi ilkeler vardır. Koşullar, engeller, sorunlar düşünülerek enerji harcamak yerine bu enerji sürekli öğrenmek, gelişmek, okumak yönünde kullanılmalıdır. Kendimizi ilgilendiğimiz konuya odaklamak ruhun mutluluğunu artıracaktır. İlgilenilen şeyin mükemmel olmasını beklemek yerine her geçen gün daha iyisi olması beklenmelidir. Geçmiş geçmiştir, gelecek meçhuldür. Bu yüzden bugünü etkin yaşamalıyız. Beklenti, hırs ve hevesler; insanda sinirlilik, korku, huzursuzluk, dışlanmışlık hissi yaratır. Bu yüzden beklenti ve hırsları bizi yıpratmayacak seviyede tutmalıyız.
Bunun için; negatif duyguları terk etme niyetine girilmeli, sevgiyle olayların hayrımıza olacağını düşünmeli, bireylerle yaşanılan olumsuzlukların affedilmesi gerekir. Huzura kavuşturacak üçüncü bir yol bulmaya çalışılmalı ve bulunan bu üçüncü yolun sevgi ve istekle olmuş gibi hissedilmelidir. İnsanın huzurlu olması için yüreğini nefret ve kıskançlıktan, zihnini endişelerden uzak tutmalıdır.
Mutlu bir birey olmanın diğer yolu da yapıcı ve çözüm odaklı olmaktır. Yapıcı ve çözüm odaklı olmak, insan olarak sahip olunan eşsiz bir yetenektir, inanan için bir nimettir. Çözüm odaklı insan, bulunduğu topluluğu ve ortamı tam anlamıyla analiz ederek onların ufuklarını açan, onlara yol gösteren, kaynakları doğru yöne sevk eden ve devamlılık sağlayan önder kişidir.
Bu bağlamda Ahiler; insana hizmetin ibadet olduğunu kabul ederek, yok olmakta olan Türk Milletinin dilini, örf ve adetlerini, inancını akla bilime insan sosyal yapısına uygun bir şekilde yeniden oluşturmuşlardır. Ahiler 13. yy’da Osmanlı Devleti’nin kurulmasını başta Şeyh Edebali olmak üzere ahilik terbiyesi almış kişiler öncülük etmişlerdir. Avrupa, Amerika ve Japon bilim adamlarına, başka kültür ve devletlere ilham kaynağı olmuşlardır. İlke ve değerleri olan insanlar; doğruyu destekler, çalışanı takdir eder, çözümün bir parçası olur, kendilerini ve bulundukları ortamı yüceltirler. İlke merkezli bireyler kendilerini güvende manevi bir zenginlik içinde hisseder. Dostlukları daimidir. Etraftan destek görür, hayatı dolu ve mutluluk içinde yaşarlar. Bu ilkelere duygulara uymayan ilişkilere girmezler. Bu ilkelerden bazıları: gelişim, sevgi, güven, haysiyet ve huzur, hizmet ve yardımda bulunmadır. 81 ilimizde kutlanan 18-24 Eylül 2023 yılı 36. Ahilik Haftası kutlu olsun.
Recep Şeker /Bilgisayar Mühendisi, Kamu görevlisi, Mesvak Gönüllüsü